Mehmet Gürel, yaptığı yazılı açıklamada, geçtiğimiz günlerde İzmir’de gerçekleşen depremi ve sonrasını, bu felaketi çok büyük kayıplarla tecrübe etmiş bir kent olarak büyük bir üzüntüyle izlediklerini kaydetti.

Gürel, “Ağlamamak ve utanmamak için” başlıklı yazısında şu ifadelere yer verdi:

“Ama ne yazık ki yıllardır olan bütün depremleri sadece izliyoruz. Üzülüyoruz ve kahroluyoruz. Kaybettiğimiz yakınlarımız ve hemşerilerimiz aklımıza geliyor. Fakat deprem gerçeği hakkında hemen hemen hiçbir şey yapmıyoruz. Hükümet 2003-2020 yılları arasında deprem vergisi olarak tam 35 milyar dolar toplamış. Peki, nereye harcandı bu paralar. Depreme yönelik çalışmalara mı? Kentsel dönüşüme mi? Tabii ki hayır. Millet oturduğu binalarda depremden dolayı ölüyor, sen o binaları dönüştürmek yerine Kanal İstanbul’u yapmaya çabalıyorsun. 1000 odalı saray yapıyorsun. Şaka gibi.”

Tüm dünyada kaçak yapıların yaptırılmadığını, yapılanların ise yıkıldığını anlatan Gürel, şöyle devam etti:

“Biz de sadece para toplamak için ‘imar barışı’ çıkarılıp, kaçak her yapı para alınarak yasal hale getiriliyor. İşin komik kısmı buradan toplanan paralar bile kentsel dönüşüme harcanmıyor. Merak ediyorum en son İzmir’deki depremde yıkılan binalar arasında imar affından faydalanan bina var mı acaba? Yıllardır siyasi, toplumsal veya bilimsel her platformda dile getirmeye çalışıyorum. Yalova acilen, bütün işlerinden önce;

1- Kentsel Dönüşüm Master Planını hazırlatmalı,

2-Kentsel Dönüşüm Strateji Belgesi’ni almalı,

3- Bu çalışmaları İmar Planları aracılığı ile uygulamaya geçirmelidir.

Mahalle mahalle tüm yapı stoğunun detaylı analizleri sonucunda; yeni ulaşım çözümlerini, yeni yapılaşma nizamlarını ve yoğunluklarını, kentsel tasarım ve peyzaj çalışmalarını ve alternatif mimari çözümleri detaylı bir şekilde içeren ve beraberinde dönüşümün ekonomik modellemesini ve sosyal etkilerini de öngören Kentsel Dönüşüm Master plan hazırlanmalı ve bu çözümün imar planlarına yansıtılarak uygulamaya hazır hale getirilmesi gerekmektedir.

Yalova’da yapılacak kentsel dönüşümün birinci ve en önemli gerekçesinin deprem olduğuna dikkati çeken Gürel, şunları kaydetti:

“Yani mevcuttaki köhnemiş ve yıpranmış yapı stoğunun yıkılıp, yerine depreme dayanıklı yapıları inşa etmek gerekmektedir. Yapılması gereken master plan çalışması sonucunda; mahalle mahalle, sokak sokak, bina kat adetleri, yapılaşma nizamları, teknik ve estetik tüm detaylar zaten ekonomik güncel döngüyle örtüştürülerek belirlenmiş olacaktır. Sadece ‘Bence şurada binalar şu kadar katlı olsun’ cümlesini içeren sığ tartışmalara şu anda gerek yoktur. Önemli olan Yalova’nın gelecek vizyonunu kentsel dönüşüm odaklı bir master plana yansıtabilmektir. Yapılması gereken çalışma mümkünse tüm Yalova ili ölçeğinde olmalı, ilçelerin detay çalışmaları ana master plan yaklaşımlarına uygun olarak hazırlanmalıdır. Deprem öncelikli hazırlanacak bu çalışma beraberinde; kentsel ulaşım, kentsel estetik, kentsel tasarım ve peyzaj çalışmalarını da muhakkak içermelidir. Yalova halkının tüm kesimlerinin bu planlama sürecine katılımına önem verilmeli, yetkili birimlerin tavizsiz ve şeffaf bir süreç yönetimi gerçekleştirmesi sağlanmalıdır. Ölçekleri ve içerikleri doğru detaylandırılmış sektörel arazi kullanımlarının belirlendiği; böylelikle ekonomik anlamda güçlü, ulaşım ve kentsel tasarım uygulamalarıyla herkesin beğeneceği kadar güzel ve tüm binalarının depreme karşı en güvenli hale getirildiği bir Yalova’yı oluşturmamız mümkündür. Bu teknik çalışmaların bugüne kadar neden yapılmadığına gelirsek bunun cevabı çok açıktır: vizyonsuzluk ve beceriksizlik. Yalova kentinin yetkililerinin acilen silkinip kendilerine gelmeleri gerekmektedir. Yalova Valisi’nin kente dair en önemli vizyon başlığının sadece “denize sıfır cami yapma ” olmaması gerekmektedir. Belediyelerin yetkililerinin en önemli vizyon başlıklarının ” yol tamiratları” olmaması gerekmektedir. İl genel meclisi yetkililerinin en önemli vizyon başlıklarının ” kurulmaya çalışılan OSB’lerden yüzde kaç daha fazla temsil hissesi alabiliriz” olmaması gerekmektedir. Tüm yetkililerin Yalova’yı her yönüyle çağdaş yarınlara taşıyacak bilimsel ve vizyonel çalışmalara odaklanmaları şarttır. Bu çalışmaların hepsini doğru bir şekilde ve doğru zamanda yaptığımızda Yalova; hem deprem güvenliliğini sağlamış çağdaş bir kent görünümüyle, hem ulaşımındaki rahatlık, konfor ve estetik anlamda güzelliğiyle, hem de yeni iş alanlarıyla “Türkiye’nin En Yaşanabilir Kenti” olacaktır. İddiamız da bu olmalıdır. Günlerdir depremden günler sonra enkazdan sağ çıkarılan minik yavrularımızı izliyor, kurtulduklarına ağlayarak şükrediyoruz. Halbuki başta yetkililer utanarak izlemeliler, hepimiz utanmalıyız nasıl böyle bir düzen yaratılmasına izin verdik diye. Neden bugüne kadar hiçbir önlem alınmadı diye, neden önlem almayanları tekrar yetkilendirdik diye. Artık hepimiz silkinmeliyiz ve kendimize gelmeliyiz. Başka Türkiye, Başka Yalova yok !”