Ayfer Yıldız
KADININ KADIN MÂĞDURİYETİ
Antigone, aşkından ölmek üzere olan Tanrıça Ekho’ya yaklaşarak “şu narsist için mi can çekişiyorsun” der.
Ölmek üzere olan Ekho, ilk kez gördüğü tanrıçaya “sen de kim oluyorsun” diye bağırarak keskin bir bakış atar. Antigone ” babamın kız kardeşiyim” diyerek Ekho’nun kafasını allak bullak eder.
Hikâyemi dinleyemeyecek kadar melankoli olmuşsun, sana ne desem boş, işim gücüm var kardeşime mezar kazacağım diyerek Ekho’yu iyice çileden çıkarır.
Öte yandan da olup biteni merak eden ölü adayı Ekho, arkasına bakmadan yürüyen Tanrıçaya öyle bir seslenir ki gürültüden rahatsız olan Olimpos’un Tanrıları, Tanrıça Ekho’nun desibelini düşürerek ses tellerini bozarlar.
Tanrıça Ekho, o günden sonra ölmekten vazgeçer. Çözmesi gereken daha mühim sorunu vardır artık. Dağ, kaya labirentleri arasında sesini aramaya koyulur.
Üzerine yeni lanetler ekleten trajediler tanrıçası Antigone bir sonraki hedefi olan Tanrıça Athena’nın zeytin bahçelerini talan etmek üzere gözden kaybolur.
İHTİRASIN OLASI KALITIMI
Afrodit güzel varlığını Zeus’a borçlu olduğu konusunda ısrarcı olmasına rağmen
“yaşanacak şehvetlerin bedelini sen ödeyeceksin ” diye fısıldayan vesvese tanrılarından kurtulamıyordu
Üstelik yaşsızsın, ölümsüzsün günler güzelliğine gebe. “Kabuğunun sütlü köpüğünden mutlu tanrılara cilveler yağdırıyorsun ama mutsuzsun” diye yineliyorlardı.
Aşk meydanından geçtiği bir sırada bağıra bağıra ağlamaya başlayan Afrodit “Çirkin adamın karısıyım, üstelik ayağı aksıyor “diye haykırır.
İsteklere duyarlı, yumuşak başlı Eros yerin kulağının uzattığı oku kanı kaynayan tanrılardan Ares’e saplar.
Topal koca ve sıcak Helios’un kılavuzluğunda bir yatakta buluşurlar.
Tek zinciri kopmuş ağların arasında Mars ile Venüs doyasıya çarpışır.
Bu sıcak savaştan aydınlık Harmonia ve karanlık Deimos yaratılır.
TANRI TANRI DOĞURDU
Ah! Şu meşhur altın elma tuzağınız.
“O yüce aşkın sıcak noktası, aynı zamanda da bozguncusu sizsiniz, öyle değil mi yüce Zeus! “diyerek
Belirir gözleri yıldız sembollü gizemli kadın.
-Öfkelerin, aynı zamanda aşkların o makul sınırını korumak bir tanrı için zor olmamalıydı ha bayım?
Belli ki Ruhsal şifa gücünüzü sizi doğuran tanrınıza kaptırmıştınız!
Tüm bu olanlar tetikte ve uyanık kalmanın cilveleri işte.
“Paris, Helen’e bir şekilde aşık olacaktı zaten.
Bunu aceleye getirmenin ne anlamı vardı?” hafiften burnunu kıvırarak devam eder gizemli kadın…
“zafiyetleriniz aspirininizi Hera’dan istemeyi unuttuğunuz bir anınıza denk gelmiş olmalı. ”
Nifak tanrınız sırada bekleyen ikiz kardeş karmaşası için ağzını şapırdatıyor, henüz kurgulamadınız fakat Numitor’un kardeşini Romulus ve Relus üzerlerine salma planını ben biliyorum mesela.” diyerek kırptığı tek gözünde beliren yıldız sembolünü bir hışımla Zeus’a kaptıran kadın istifini bozmadan bildiklerini sırasıyla anlatmaya devam eder:
-Hani Tanrıydınız?
Kurduğunuz tuzaktan dahi haberiniz yok
Canlılar birbirine zarar vermeden yaşamayı öğrenemediklerine göre Konfüçyüs manifestosu da kesinlikle sizin başınızın altından çıkmıştır.
“Ah! Olimpos’un dili olsa da konuşsa” diyerek gürültülü bir kahkaha patlatır.
“Geldiğim çağda size pabucumun tanrısı diyorlar sayın Zeus” diyerek ortadan kaybolur gizemli kadın.
Kadının gözünden fışkıran yıldızı avucunda saklamakta olan Zeus, hışımla ayağa kalkarak bulutları delercesine yumruğunu göğe yapıştırır. İşte tam da o anda Samanyolu mucizesi ortaya çıkar.
Bu olağanüstü manzara karşısında şaşkın ve korkulu bir sükuta bürünen Zeus,
Gök tanrıyı yaratarak kendi sonunu getirdiğinin farkında varamadan Olimpos dağı ile birlikte toprağa karışır.
O günden sonra dünya yer ve gök olarak ikiye bölünür
Kötüler yere mâhkum edilirken iyiler, gök tanrının misafiri olarak yaratılacakları vakti beklemektedirler…
ŞEYTAN AZAPTA
“Tanrı yeri, göğü, bizi, insanları yoldan çıkar diye mi yarattı.
Bir zamanlar azizler huzuruma sık uğrarlardı, Lidyalılardan sonra çocuk ve yaşlılardan başka kimse benden iyilik dilemez oldu diye çıkışır Melek Ülger kötülerin kişisi Erlik’e.
“Tanrı insanı balçıktan yarattı benden daha üstün olmalarına müsaade edemezdim, buraya kadar doğru ama artık onlarla baş edemiyorum.
Tüm kötülüklerinden beni sorumlu tutuyorlar.
Tanrıya karşı o kadar mahcubum ki.
Şimdiki aklım olsaydı o yasak ağacın bekçiliğini bizzat üstlenirdim” diyerek karşılık verir Erlik.
-Tanrı kötülüklere kızdığı için bize görünmüyor
Diye devam eder iyimser Ülger.
“Ben cennete gitme hakkımı red ederim
Sen ne yapabilirsin?
-kıyamet kopmadan her şeyi tersine çevirebilirsen Tanrıyı görüp ona yalvarmak için son şansımız olabilir ” diyerek Erlik’i tetikler Ülger
İnsanları sana yollamak için çabalarım
Savaşları bitiririm
Dünyayı temizleyip denizleri, nehirleri, doğayı pırıl pırıl yaparım.
Günahsız ölümsüz ler adına İsa’dan yardım isterim
Kutsal peygamberlere, bizleri Tanrı yolundan geçirmeleri için yalvarırım.
“Hadi Tanrım sen bizim cennetimize gel der, onu dünyaya davet de ederim”
Ülgerin sağ omzuna dokunarak “peki değecek mi? bunca yoldan çıkmış ölümlü insanı ölümsüzleştirmeye” diyerek oldukça hisli cümleler kurar bir zamanların kötü kişisi Erlik.
Umudunu yitirmiş hâlde dudaklarındaki son sözleri tekrarlaya tekrarlaya ebediyete kadar ortadan kaybolur İyi kişi Ülger
-şeytan azapta-
-şeytan azapta-